Yıllardır, para ve inşaat işleri ile anılan partimizin sanat-kültür işlerinden uzak olduğu zannedildi.
Haddizatında, bizim dönemimizde çizilen büyük resim
sayısında bir dünya rekor kırıldı, ama görmek istemeyen görmüyor
tabiî... Başkaları mutluluğun resmini çizmek isterken, biz mutluluğun
resmî sponsoru olduk, daha ne yapalım!
Sanatseverlere, parlamenter-önesans döneminin bittiği ve “BARO’OK”
döneminin başladığı müjdesini vermek isterim. Bulmacalarda “eğreti yapı”
diye sorulan, inşaat işçilerinin kaldığı baraka değil, onunla
karıştırmayın. Yerli ve millî BARO’OK dönemimizin özellikleri şunlardır:
Hareket
Parlamenter-önesans dönemindeki durağanlığın aksine bizde
hareket var. Hızlı kararlar alıp hemen harekete geçiyoruz. Nerede
hareket, orada bereket... En çok da partimizin mensuplarını ve bize
yakın kişileri hareketlendiriyoruz. Onlar da “barekallah, maaşallah”
nidalarıyla coşkularını ifade ediyorlar. “Maaşallah” ile çıktıkları
yolda zamanla “maaş alah, maaş alah, şuradan da alah, buradan da alah”
diyerek “fena fil maaş” mertebesine ulaşırlar. Yanlış anlamayın, tamamen
vazifeşinaslıktan kaynaklanan bir hastalık, tıpta adı bile var:
Maaşofili. Fil şeklindeki kumbaralarına doldurdukları maaşlar zamanla
oraya sığamaz hâle gelince kumbarayı patlatır, buna da “infilAK” denir,
herneyse...
Duygu
BARO’OK dönemimizin en önemli özelliklerinden biri duygulara
ağırlık vermemizdir. Özellikle millî ve dinî duygular bizim dönemimiz
eserlerinde çokça kullanılmıştır. Sevgi, bağlılık, samimiyet nefret ve
öfke duygularının öne çıktığı görülür. Okumuş adamın kafası karışır,
halbuki duygulanan insan öyle mi... Kafası nettir, istediğini ona yaptır
ettir.
İhtişam
İtibar çok önemlidir. Varlığımızın en büyük nişanesi olan
görkemli yapılar, şaşaa ve şatafat alâmet-i farikamızdır. İtibardan
tasarruf edilmez, biz de etmiyoruz zaten.
Kontrast
Eserlerimizde karanlık ve aydınlık bölgelerin zıtlığını ön
plana çıkarıyoruz. Bizim için ak ve kara vardır. Bizim gibi düşünmeyen
herkes karadır.
Kargaşa
Eskiden tek bir BARO vardı, şimdi çoklu BARO’lara geçiyoruz. Hemen şarkısını da söyleyelim:
“Bu akşam içimde neşe var
Gözümde canlandı çoklu barolar
Sevinçten ağlamak istiyorum
Bu akşam içimde neşe var
Barolar… Barolar…
Şimdi gözümde canlandılar
Barolar, barolar… beni bu aralar güldürdüler..”
BARO’OK döneminin çoklu BARO’larına “BAROÇOK” denir. BAROÇOK’lar
kargaşayı arttırsa da kendi içinde barışık olacaklar zamanla, ayarı
çekeceğiz. Simetrik ve her kesime hitap eden bir medya vardı eskiden,
şimdi sadece bizim haberlerimizi veren asimetrik bir hal aldı.
Asimetrik demişken, 300 bin dislike gibi asi bir metrik sergileyen gençlere uyarım var; dislike atan dislike’lanır, ona göre... Tersine mühen’dislike’ çalışması ile hepsini tesbit edebiliriz. Z
kuşağı diyorlar bunlara... Mavi kuş yok mu, twitter... İşte o kuşun ağı
yani. Ağlarına düşürdükleri genç dimağları zehirliyorlar. Gençlerimizi
twitter’a yedirmeyeceğiz. Amaaan, tek tek uğraşamayız bunlarla, komple
bütün sosyal medyalarını kapatırız, olur biter! Hatta tamamen
kapattıktan sonra onları komtrol de edebiliriz. Elimizdeki kumandanın
“mute” tuşuna basar basmaz sesini kısabildiğimiz youtuber bizim için
muteberdir. Yerli ve millî diktatörlük şart, kimse kusura bakmasın. Mute
komutunu verince “ah” sesi eşliğinde kapanacak olan “hit” parçaları
düşününce, diktatörlüğümüze uygun en iyi isim “Mute-ah-Hitler” olabilir.
Kızmaca yok, ne demiştik, dislike atan dislike’lanır gençler!
Sonra, şehir kompozisyonunu bozan bir üniversite vardı, çok şükür kapattık kendisini.
Sonuçta, gökten “öç alma” düşmüş, biri BARO’nun başına, biri dislike’çıların başına, biri de Şehir’cilerin başına...
Link:
https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/baro-ok-donemi_523502