Bu Blogda Ara

Arşiv

data etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
data etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Datasız Tool Olmaz...


Datasız Tool Olmaz

Mülkiyet meselesi, tarih boyunca farklı boyutlarda insanların karşısına çıktı. Toprağı işlemeye başlayıp yerleşik tarıma geçtiğinde insanlar için arazinin sahibi olmak bir güç göstergesiydi. “Toprağı bol olsun” deyimi bu zamanlardan mı kaldı bilmiyorum ama daha çok toprağı olan kesinlikle daha iyi şartlarda yaşıyordu. Şimdilerde mevtaları bırakın, yaşayanlar için bile toprak sahibi olmak eskiye nazaran çok daha önemsiz. 

Makinelerin gelişmesi ve sanayi devrimi ile birlikte toprak üzerinde kurulmuş olan tesisler önemli hale geldi. Bir veya birkaç dönüm üzerine kurulmuş olan bir fabrika, yüzlerce dönüm tarım arazisinden daha çok kazandırıyordu. Toprak işlerinde çalışan kölelerin yerini, parası ile çalışan ve sermaye sahiplerinin çoğunlukla sömürdüğü “ecir” işçiler aldı. 

Otomasyon sistemleri ve bilgi teknolojileri geliştikçe, üretimden de çok para kazandıran bir şey keşfedildi. Üretim yapanlar aritmetik olarak kazanırken “Know-how/bilgi” sahibi insanların kazançları geometrik olarak artmaya başladı, çünkü lisans veya patent sahibi parsayı götürürken üretimi yapanlarsa hamallıklarıyla kalıyor. Dünyanın en büyük içeriklerine ev sahipliği yapan Facebook içerik üretmiyor, Uber’in  arabası, Booking.com’un oteli, Yemeksepeti’nin de restoranları yok.  Bu firmalar sahip oldukları fikirleri ve yazılımlarıyla hitap ettikleri sektörlerdeki nice dev firmadan çok daha fazlasını kazanıyor. 

Kısaca, bitkisel bir hayat gibi toprakta başlayan süreç, toprakta yetişenleri işlemekle devam ederek adeta hayvaniyet özelliği kesb etti. Ardından boyut değiştirerek sanki sanal bir akıl kazandı. Ki bunu da insaniyet özelliği olarak düşünebiliriz. Yuval Noah Harari’nin de kitaplarında bahsettiği Dataizm ile artık yeni bir dönem başlıyor.
Dataizm, bütün kâinatın bir veri akışından oluştuğunu ve her bir varlığın kıymetinin bu akışa ve verilerin işlenmesine sağladığı katkı nispetinde olduğunu savunur. Büyük verilere sahip olan ve onu işletenlerin büyük bir güce sahip olacağı ve insanların da genellikle güce/menfaate taptıklarının düşünülmesinden dolayı din gibi lanse ediliyor ama olsa olsa, “datasız tool olmaz, datamla save beni” ya da “Server’lar mesut olmaz, derlerdi inanmazdım” diyen, bilemedin, teselliyi “Bir Teselli Veriver”de arayan bir arabesk akım (böyle şarkılar üretecek yapay zekâya Gencebayt veya Gencigabayt isminin verilmesini teklif edeceğim... Sıradaki parça Hakkı Bulut Bilişim’den tüm sevenlere geliyor: “Kul datasız olmaz”) veya datalarının izinde gittiğini söyleyen (“biz datadan böyle gördük” şarkısı eşliğinde düşünün) bir ideoloji mesabesinde olabilir.

Günümüzde akıllı cihazlar, internet gibi imkânlarla veri üretimi hiç olmadığı kadar arttı ve bu veriye ulaşım da bir o kadar kolay hale geldi. En büyük veri üreticisi ve işleyicisi insanlar. Aklından geçenleri facebook twitter üzerinden paylaşıyor, fotoğraflarını çarşaf çarşaf yayınlıyor. Arama motorları ve web analitik araçları her türlü alışkanlıkları not ederek yönelimleri tespit ediyor ve pazarlama taktikleri belirleniyor. Gelişmiş sensörleri olan, internetle dünyaya bağlanabilen, yapay zeka katılmış uygulama yazılımları ve işletim sistemleri ile çalışan nesneler artıp hayatımızda yer aldıkça nasıl bir veri okyanusunun içerisinde yüzdüğümüzü daha iyi anlayacağız. Şimdi bile yerelinden bölgeseline, ulusalından küreseline haberler, hava durumları, piyasalar ve borsanın anlık durumları, döviz kurları, muhtelif çap ve ebatta ekranlarda oynayıp duran reklamlar, diziler, filmler, şarkılar, dışarıda yanıp sönerek bize göz kırpan reklam panoları ve cümbüşlü renkleriyle tabelalar, yani durmadan akan sayılar, resimler ve sesler... Her biri, kalıcı bir yer kazanmak için hafızalarımıza şeytani stratejileri ile saldırırken, “ahir zamanda hafızların göğsünden Kur’an’ın nasıl nez’ediliyor olduğunu” anlamak daha kolay olsa gerek... Radyo, televizyon, telsiz sinyallerinin, Wi-Fi ve GSM dalgalarının elektro manyetik denizini de unutmayalım...

Tıptan hukuka, mühendislikten öğretmenliğe nerdeyse bütün meslekler, geniş bir ağa bağlı robotlar ve yapay zekâlar tarafından icra edilecek diyorlar, insanı insana insanla veya insansız ama insanca anlatan sanatlar dâhil! Ruha inanmayan ve bütün duyguları birer biyokimyasal etkileşim süreçleri olarak algılayan bu inanış nasıl sanat üretecek merak ediyorum. 

Nano teknolojinin de yardımıyla, muhtemelen insan vücudu içerisinde her daim devriye atan ve tansiyon, nabız, şeker-yağ oranı, hormonlar, kanserli hücreler ya da sayısı/oranının sürekli kontrol altında tutulması gereken her şeyi ölçüp sağlık merkezindeki yapay zekaya anlık olarak raporlayan mikro robotlar geliştirilecektir. Sağlık merkezi, vücüdun ihtiyacı olan maddelerin gerektiği anda alınmasını sağlayacak şekilde mutfak robotlarına (bugünküler değil tabii, sağlıklı besinleri ve ilaçları gerekli olduğu kadar hazırlayıp insanlara yedirenler) aktaracak. Böylece mide, bağırsak, karaciğer ve böbrekler gibi iç kaynaklar artık tıka basa doldurulup harala gürele çalıştırılmayacağı için beyin ve hafıza asli vazifelerini hatırlayıp kayıt tutma işini düzenli yapacak, hormonlar hor hor kullanılmayacak, ciğerler rahat bir nefes alacak ve kalp de, atıyorum, daha sakin atmaya başlayacak.

Ölçülebilen bütün parametreleri okuyan ve değerlendiren, dünyanın her yanındaki yardımcılarına ışık hızı ile erişebilen bu Laplace Şeytanı, düşünmek ve karar vermek dâhil insanların hayatlarını devam ettirmeleri için gereken bütün süreçleri, kısaca dünyadaki bütün hamallık ve lojistik işlerini kontrolüne alırsa insanlara yapacak ne iş kalacak? İnançsızlar “Homo Deus” mertebesine ulaştığını  zannederken aslında artık hiçbir şeyi kontrol edemediklerini ve varoluşlarının bir anlamı kalmadığını hissedebilirler.  Ama inanın,  müminler için çok süper bir şey olur, dünyevi hiçbir endişe kalmadan kendini ibadete ve ahirete gönül huzuruyla adayabilir! Mehmet Akif’in sözünden iktibasla şunu der:

“Allah’a dayan, yapay zekâna RAM al, hikmete râm ol
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol”

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: