1 Nisan 2016 itibarıyla 4G teknolojisinden biraz hallice olanına, 4.5G’ye geçiş yaptık.
Malum, geçen sene 4G ihalesi yapılmazdan hemen önce, memleketin
enva-i çeşit dertleriyle muzdarip ve bütün fenlerde ihtisas sahibi
haşmetli devletlülerimiz, iki sene daha 3G ile idare edip 5G’ye geçmenin
daha uygun olacağını, aksi takdirde Türkiye’nin adeta 4G’li çöplük
haline geleceğini söylediler.
Bu açıklamanın üzerine ihale ertelendi ve bir kaç ay sonra yapıldı.
5G için erken olduğu kesindi ama 4G’yi de aşmak gerekiyordu. “4G alalım
ama biraz da suyundan koyun” denilerek adı hala tartışılan 4.5G ihalesi
yapıldı. Neticede “4.5’tan 5” notlar almaya alışan vatandaş, bunu da
yuvarlayacaktı.
Ülkemizde mobil teknolojilerin asli misyonu iletişim ihtiyacını
karşılamak olmamıştır. Sinyalleri havada serbestçe dolaşan bu cihazları,
sahipleri de etrafa “hava” atmak için kullanagelmiştir. 90’lı yıllarda
cep telefonu taşımak pahalı bir işti. Tek satır ekranı olan, SMS
gönderemeyen ama gönderilmiş SMS’lerden sadece sonuncusunu hafızasında
tutabilen ve mesajın kimden geldiğini bile gösteremeyen, şarjı
bittiğinde, pili telefondan çıkarılıp ayrı bir istasyona takılarak şarj
edilebilen, kesintisiz erişim sağlamak için yedek batarya, şarj ünitesi
ve onun devasa adaptörünü taşımak için orta halli bir sırt çantasının
gerektiği cihazların satış fiyatı neydi biliyor musunuz? Tam 1500 dolar!
Aksesuarları hariç tabii… Konuşma ücretlerinin yüksekliğinden hiç
bahsetmiyorum bile.
Cihazların çeşitlendiği, özelliklerin arttığı ve nisbeten
fiyatlarının düştüğü 2000’li yılların başında da cihazların boyutları
hava atma vesilesine dönüştü. Telefon ne kadar küçükse, o kadar fiyakalı
sayılıyordu. Sanayide çalışan, asgari ücretle maaş alan insanlarımız
bile bu yarışta geri kalmak istemeyebiliyordu. Sanayide çalışan adamın
eli ve parmakları haliyle büyük olur, bu evsafta bir tanıdığım, -ki
ismini burada söyleyip kendisini rencide etmek istemiyorum- o dönemin en
küçük ve pahalı telefonunu almış fakat tuşlarına basabilmek için bir
tükenmez kalem kullanmak zorunda kalmıştı.
Telefonların akıllanması ile birlikte ekranlar büyüdü ve fiyatlar
yine yükseldi, ikinci el bir araba fiyatlarına ulaştı. Melodi olarak
istediğimiz sesi ve müziği kullanabiliyorduk ki “hava atmak” için iyi
bir fırsattı bu. Öyle ki camilerde “Rab” ile bağlantı kurmaya çalışan
mü’minler aniden çalan bir “rap” müziği parçasıyla irkilebiliyor ve
bağlantılarını kaybediyordu. Daha da ilginci, cep telefonunun sesini
açık unutan ve cemaate rap müzik dinleten genç bir kardeş olsa da, hemen
yanındaki 70 yaşındaki sakallı amcaların da kendi telefonları çalmış
olabilirmiş gibi kontrol etmesidir. “Amcam bu melodi senin telefonundan
çıkmış olabilir mi?” diye sormak istemişimdir hep.
Cep telefonlarının bir sosyal statü göstergesi olarak kullanımı hala
önceliğini koruyor. Telefon alınırken ihtiyaçlarla örtüşmesi aranmıyor
maalesef. Son 15 yılda 20 milyar dolar civarında ithal telefonlara para
ödemiş olmamız düşündürücüdür. Sahip olunan akıllı telefon sayısı ile
mobil internet kullanım oranları arasında uçurum vardır: Akıllı telefon
kullananların neredeyse yarısına yakını, anlamlı sayılabilecek miktarda
(aylık 250 mb ve üzeri) mobil internet kullanmıyor. Bedava Wi-Fi bulunca
nasıl davrandıklarına ilişkin bir veri bulamadım tabi!
Cep telefonlarının sosyal statü göstergesi olma ve anlık iletişim
sağlama haricinde bir de interneti kullanarak veriye ulaşma fonksiyonu
vardır. Bu anlamda şimdiki nesil çok şanslı sayılır. Benim de içinde
bulunduğum “gölgelerin gücü adına” güce sahip olan nesil yerine
“google’lerin gücü adına, bilgi bende artık” diyebiliyor. Biz “yağ
satarım, bal satarım…” oyunu oynarken, şimdiki çocuklar nerdeyse “web
tasarım, web tasarım… ” oyunu oynayacaklar. Eskiden çocuklar ip atlama
ile uğraşırken şimdikiler IP NAT’lama ile uğraşabiliyorlar.
Mobil teknolojilerdeki G’ler arttıkça inşallah AR-GE’ler de
artacaktır. 5G teknolojileri ile birlikte “nesnelerin interneti”
kavramının çok daha fazla hayatımıza gireceği söyleniyor. Nesnelerin
internet bağlantılarını kullanabilen ve akıllı bir hale gelmesi çok
heyecan verici. Düşünsenize, saatiniz gereğinden fazla akıllı,
soruyorsunuz “saat kaç” diye, o da size “biri çeyrek geçiyor ama kim
olduğunu söylemem…” diyor. Ya da şöyle bir diyalog da olabilir:
“Saat onu geçti mi?”
“Hep onu mu düşünüyorsun?”
“Ne sulu şeymişsin sen öyle?”
“11 sularında böyle oluyorum abi.”
“Tamam, anladım uzatma…”
Yeni geçtiğimiz G sistemini tam olarak kullanabilmek için baz
istasyonlarının fiber bağlantılara sahip olması, telefonlarımızın bu
teknolojiyi desteklemesi ve sim kartlarımızın da buna uyumlu olması
gerekiyor. Eskiden adı sadece Ulaştırma olan ve şimdiki adını
ezberleyemediğim bakanlıktan bakan düzeyinde gelen açıklamada 2023
yılında % 90 civarlarında bir kapsama olabileceği söylendi. Yani altyapı
olarak çok hazır değiliz. 3G’nin iç acılarının kaç derece olduğunu
toplayamamışken 4G’ye geçtik. Tabi GSM operatörleri bu gerekli altyapı
çalışmalarının maliyetini vatandaştan çıkaracaklar gibi. Bütün haber
siteleri bu “aşırı hızlı” yeni interneti kullanan vatandaşların
kotalarını aşma tehlikesi olduğuna ilişkin haberler geçti. Bunun kasıtlı
yapıldığını ve bilinç altına ek paket alınması gerektiğinin
yerleştirildiğini düşünüyorum. Benim internetim istediği kadar
hızlansın, web sunucuları bant genişliklerini artırmadıkları sürece
neredeyse aynı hızda trafik akacaktır. Mobilden internet kullanım
alışkanlığımda hiçbir değişiklik yapmazsam, ek herhangi bir paket almak
durumunda kalmam yani. Tabi durmadan hız testi yapan arkadaşları da
uyarmak gerekir: her bir hız testi 100 mb civarında bir download
yapıyor, haberiniz olsun!
1 Nisan günü ilk saatlerde ben de merakla telefonumun mobil
internetini kontrol ettim. Ekranda acaba ne yazacaktı 4G, LTE, 4.5G?
Belki de GSM operatörüm yandaşlığı abartacak ve RTE yazacaktı, kimbilir…
Yarım saat kadar beklememe rağmen telefonum “H+” gösteriyordu, sabah
işe giderken 4G yazdığını görebildim. Son olarak operatörüm bana “genç
adamsın, cebinde bulunsun” diyerek ben istemediğim halde 10 GB’lık ve
bir sefere mahsus bir 4G tanışma paketi yükledi. Eroine alıştırır gibi
verdiklerinden midir bilmiyorum, kortkum ve kullanmayı düşünmüyorum.
“Mevcut internet paketim yeter mi?” diyerek operatörlerin tuzağına
düşmeyin derim.
Link: http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/4g-ve-ar-ge_392095
Tarih: 4 Nisan 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetlendikten sonra uygun görülürse yayınlanacaktır. Genel ahlâka mugayir ifadeler, hakaretler veya spam türündeki muhtevaya sahip yorumlar, takdir edersiniz ki, yayınlanmayacaktır. Onun haricinde her türlü yorum yapabilirsiniz, yapınız hatta...