Bu Blogda Ara

Arşiv

faiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
faiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

KKM, Faiz ve Ekonomi

 

KKM Faiz ve Ekonomi
İbrahim Özdabak Karikatürü

Kuru korumak için getirilen ve parasını pul ettiği fakir kulu korumayan KKM (Kur Korumalı Mevduat) ile ilgili yeni düzenlemeler yapıldı. Merkez Bankası, bankalara KKM’den çıkışlar için hedefler verdi. Bankaların mevduat sahiplerine “Vadesi dolan çıksın beyler, Merkez Ban’kasıyor” duyurusu yapması bekleniyor.

Zamanında uzmanlar KKM ile ilgili uyarılarını yaptı, sakıncalarını dile getirdi ama harekete geçmek için sistemin üç buçuk trilyon liraya yaklaşan büyüklüğü ile ekonomide devasa bir bataklık çukur açması beklendi galiba. “Ne yapıp etmeli, kuru korumalı” noktasından “çukuru kurutmalı” seviyesine gelindi sonunda.

Gelindi gelinmesine de, bankaların bu konuda tuzu kuru. Faiz farkının önemli bir kısmını devlet karşılıyordu. Nitekim, bankalar dönüş için kampanya düzenlemeye başlamadılar bile. Merkez Bankası da buna mukabil “faizi ilk ben artırmış olayım, diğer bankalar da bana bakıp örnek alsın” diyerek politika faizlerini mevcut iktidar tarihindeki en yüksek noktaya taşıdı. En yüksek nokta dediğimiz yer de, açıklanan rakamlarına halkın inanmadığı enflasyon oranının çok altında kalıyor. Sırayla bankalar % 50’lere dayanan faiz kampanyaları yürütmeye başladığında iktidar faizleri biz yükseltmedik ki, hepsi bankaların işi deyip sıyrılabilecek.

Kötüye giden hiçbir meselenin sorumlusu iktidar değil zaten. Ekonomi ile ilgili görüşlerini anlatan Erdoğan “Dünyanın en büyük ekonomisi olma hedefinde olan bizler için 2053 ve 2071 yılı hedefleri hayal değil. Türkiye'yi faiz ve enflasyon cenderesinde tutmak isteyenlerle boğuşarak bugüne geldik. Ekonomide yaşadığımız sıkıntıların çok önemli kısmı iktisadi değil, siyasi saikle hayata geçirilen oyunların ürünüydü“ dedi. Anlayacağınız, yine dış güçler devredeymiş.

Keza, emekli maaşları için de “Emeklilerle ilgili de ayrıca Bakanlığımız çalışmalarını sürdürüyor. Memurlarımıza bu zam gelirken, emeklilerimize hiçbir şeyin gelmemesi olacak bir şey değil. Onları da inşallah memnun edecek adımları atacağız” dedi. Allah Allah, emeklileri kim unuttu acaba...

Bir emlakçıyı hatırladım nedense: Yıllar önce, ev ararken internette bütçemize uygun bir ev ilanı görmüştük. Emlakçıya uzak bir mevkide oturduğumuz için ilandaki ev durmuyorsa boşuna gitmeyelim diye, ilanı veren emlakçıyı arayıp ilanın hala geçerli olup olmadığını sorduk. İlanın geçerli olduğu bilgisine istinaden maaile emlakçıya gittik. Falanca caddedeki evi görmeye geldik dediğimizde o konumda bir ilanları olmadığını söylediler. Telefonda teyit aldığımız için geldiimizi ifade ettik. Yine de hangi ev hakkında konuştuğumuzu anlamıyor gibiydiler. Bunun üzerine ilan sayfasını açıp ilgili ilanı gösterdiğimizde adamlar güldü, o evin haritada işaretlenen adreste olmadığını söylediler. Bizimle ilgilenen danışman “O mevkide bu fiyata ev verirler mi adama?” dedi. Sonraki mükâlememiz şu şekilde cereyan etti:

Ben: “Ev çok farklı bir adreste ise ilanda neden burası görünüyor?”

Emlakçı: “Abi, öyle gösterip milleti kandırıyorlar maalesef”

Ben: “Kandırıyorlar dediğiniz kim? İlanı siz girmediniz mi?”

Emlakçı: “Bu bölgede tam 2000 emlakçı var, hepsi böyle yapıyor”

Bir şekilde müşteriyi kandırıp dükkana getirtmekmiş maksatları.

Kandırmak demişken aklıma geldi; geçen hafta, yapay zeka marifetiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sesini taklit ederek insanlardan para isteyen bir dolandırıcı yakalandı. Bu vesileyle hatırlatalım: Kendisini devlet görevlisi, bir konunun uzmanı veya dinin temsilcisi gibi tanıtıp sizden geleceğinizi çalmak isteyen kişilere itibar etmeyiniz...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/kkm-faiz-ve-ekonomi_586757

İçimizdeki Üç Harfliler

 

İçimizdeki üç harfliler
İbrahim Özdabak Karikatürü

Bizim dışımızdaki dünya çok zor zamanlardan geçiyor: ABD’de işler kötü, FED faiz artırdı. Laf dinlemiyorlar ki...

Faizin sebep, enflasyonun sonuç olduğunu görecekler yakında. Neyse, uyandırmayalım da uğraşsınlar. AB iflasın eşiğinde, dağılması an meselesi. Fransa enflasyonla baş edemiyor, % 7 enflasyon yüzünden her şeyin fiyatı yedi katına çıkmış. İngiltere’de raflar boşalmış, insanlar yiyecek ve ilaç bulamıyor. Almanya deseniz, altı Alman’dan biri aç yatıyor. Rusya savaşta, kendi başının derdine yanmış, Emirlikler, Suudiler bizim saraya gelmek için sıraya girmiş...

Daha önce, bir fakir görevde olduğu sürece dik durduğumuz Mavi Marmara, Rus uçağının düşürülmesi, Deniz Yücel ve Rahip Brunson davalarındaki gibi, memleketimizde katledilen Cemal  Kaşıkçı davasında da dik durduk. Ne demişler “keser, döner, swap döner...” Suçluları bulma söz verdiler, biz de mahkeme dosyasını onlara devrettik ve davayı düşürdük.

Kısaca, bizim ekonomimize saldırıp zayıf düşürecek, siyaseten üzerimizde baskı kuracak veya askeri gücü ile bize gözdağı verecek bir ülke kalmadı. Bunları ben demiyorum tabi, iktidar ve ona yakın “medyalama” işi yapan kişilerin ifadeleri aşağı yukarı böyle.

Madem artık dış güç kalmadı, biz de içimize bakalım. İçimizdeki şerleri bulmak ve çıkarmak öyle basit değil tabii! Vatandaşın biri, CİMER’e bir şikayette bulunmuş mesela... Bakanlık, valilik, kaymakamlık ve belediye kurumlarının hepsi teyakkuza geçmiş ve soruşturma başlatılmış. Kadıköy Belediyesi’nin ücretsiz dağıttığı çorbaların içinde çip olduğu, o çip sayesinde kendisini uzaktan kontrol ederek, hiç tasvip etmediği terör örgütleri lehine kendisine gösteriler yaptırıldığı ve sloganlar attırıldığı yer alıyormuş şikayette. Bu iddia doğruysa, o çipler sayesinde seçimlerde istedikleri oyu alabilecekken neden böyle alengirli işlere girerler, anlamıyorum. Muhtemelen akıllarına gelmemiştir. Neyse, siz de çaktırmayın durumu.

Çip, içimize yerleşmiş üç harfli zararlıların sadece bir tanesi. CDS, dış, güç, USD, EUR, kısaca kur, zam... Hepsi ülkemizin içinden çıkarmamız gereken üç harfliler... Paramız olmuş pul, pul da üç harfli. Zenginleşebilmek için “BOR” ve “GAZ” çıkarmamız lazım. “Turkish Airlines” ifadesi, daha önce hiç dikkatinizi çekti mi? Okunuşuna dikkat: Türkî şer layns! Üç harfli ve şerli şer kelimesi çıktı, Türkiye Havayolları oldu.

Ülkemizde enflasyon yok biliyorsunuz, pahalılık var. Pahalılığın tek sebebi ise, o indirimli saatte olasıca üç harfli marketler! Bu üç harflileri tamamen kapatmak kolay olmasa da şehirlerin dışına çıkarmak elzemdir. 

Bütün üç harflileri tek seansta çıkarabilirim. İsteyen gelir, çipsiz çayımı ve çorbamı içer, başka da bir şey istemem. Şimdi, lütfen ayaktakiler otursun, oturanlar uzansın, uzananlar da hareket etmesin. Bayılmalar falan olabilir çünkü. Hazırsanız başlıyorum: Soldan sağa, 1. Eski dilde su... (Afedersiniz, yanlış başladım...) Yukarıdan aşağıya 1. İri taneli bezelye – Amerikan pamuğu – Gümüşbalığı... 

Çok özür dilerim, hatlar karıştı yine... Neyse, önden arkaya doğru saçlarınızı atın, hümana ve hümanayla birlikte, donaaaat, donat! Zuzula ve Babazula’ya karşı, aşağıdan yukarıya, Reagan’lardan Ronald’a, Trump’lardan Donald’a karşı, donaaaaaat donat! Afarite karşı, aforizmaya karşı, Fransuva Mitterand’a karşı kruvasaaaaan, kruvasan...!

Not: Şekeri olanlar donat ve kruvasan almasalar daha iyi olur.

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/icimizdeki-uc-harfliler_566025

Kuryemez ve KKMA

 

İbrahim Özdabak Karikatürü

Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat sistemi mudilerine ödemeler Mart ayı sonu itibarıyla yapılmaya başlandı.

Mart ve Nisan aylarında toplam 16 milyar TL tutarında kur farkı ödemesi yapılmış. Dolar kurunun 16 lira civarında seyrettiği bugünlerde, 16 sayısı üzerinden bir uyum yakalanmış görünüyor. 

Allah, kırk sayısı etrafında bir tenasüp yakalatmasın diyeceğim ama en dipleri gördüğü söylenen TL maalesef değer kaybetmeye devam ediyor. Kur yine tırmanışlarda, madeni paralarımızın hurda değeri, üzerinde yazan para değerinden daha fazla eder olmuş. 70 kilo madeni parayı hurda değeri üzerinden satmaya kalkan kişiye ceza kesilmiş. Paranın değerini düşüren kişileri yakalasalar ne yaparlar, Allah bilir. 

Kur Korumalı Mevduat (KKM) ismi, rahmetli Kemal Sunal’ın oynadığı Varyemez isimli filmi hatırlattı. Filmde, maddi olarak darboğaza girmiş olan gençlerin yolu, cimriliği ile meşhur iş adamı Ragıp Elibol’la hasbelkader kesişir. Birden, akıllarına gelen çılgın bir fikirle onu kaçırmaya ve ailesinden fidye istemeye karar verirler. Kendilerini tanıtırken, kurumsal görünmek adına, ayaküstü bir örgüt ismi uydururlar: KKMA. Uzun okunuşu: “Kap Kaçır Mangizi Al” şeklindedir. 

İşler KKMA’nın umduğu gibi gitmez. Elibol’un ailesi, iş ortakları ve arkadaşları bir kuruş bile fidye vermeye yanaşmaz, hatta servetini paylaşmak için adamın ölümünü beklemektedirler. KKMA, istediği parayı alamadığı gibi, şekeri, tansiyonu, romatizması ve baş ağrısı olan Ragıp Bey’in ilaçları için ayrıca bir masraf da eder. 

Mevduat dolara kaçmasın diye aniden uydurulan KKM sistemi de, kurlar yükselmeye devam ederse, ödeyeceği kur farkları ile bizi zarara sokacağa benziyor. Rezervlerin bittiği, gittikçe yükselen kredi risk primi (CDS) puanı sebebiyle dış borç alımının zorlaştığı bugünlerde, kuru frenleyecek fazla bir mekanizma görünmüyor açıkçası. 

Varyemez filmindeki KKMA gibi çaresizlikten ortaya çıkmış ve hesapsız, plansız hareket eden ve hüsrana uğrayan sistemi hatırlatmaması için, KKM sistemine alternatif isimler ne olabilir diye düşünüyorum; aklıma gelen birkaç seçenek var:

DGM: Devlet Güvenceli Mevduat. Pek hayırla yâd edilmeyen, eski bir mahkeme ismini hatırlatıyor, olmaz bu.

KOF: Kur Odaklı Faiz. Yok, bu da olmaz. Bir kere, “bu da kof çıktı” şakalarına sebep olur. Sonra, isminde faiz geçtiği için sakıncalı. Gel de bunu tabana anlat... Gerçi “ismine ne derseniz deyin faiz yok mu bu işin içinde” diyeceksiniz, haklısınız, örtülü bir faiz var. Banka direktörleri bu örtülü faize selam çakıyorlar hatta...

DEMANS: Dolara Endeksli Mevduatı kur Ayarında Nemalandırma Sistemi. Kazancı az bulanlara slogan olarak “buldunuz, bunamayın” diyebiliriz. İsim biraz uzun mu oldu ne... Sonuna gelinceye kadar başını unutur insan. Ne diyorduk... Ha, evet... Sistemi, başa gelmesi istenmeyen bir hastalık ismi ile anmak, insanların uzak durmasına sebep olabilir. 

DEM: Dövize Endeksli Model. Kısa, öz, kıvamlı bir tabir. Velakin, çay fiyatlarına gelen zamlarla yerli u”çay”ımızın göklere çıkması sebebiyle şimdilik kalsın...

KURDEŞEN: Kur Değişimine EŞ Enflasyon farkı. Dolar kurunu deşen çekinmesiz hareket. Fakat Karındeşen Jack gibi bir seri katili hatırlatır, şiddete hayır diyor ve bu şıkkı da eliyoruz.

KKMA: Kuru Küçült, rezervi Merkeze Al. Bir dakika, başa mı döndük? Hay Allah... Kurları küçültmek için bu sistemi getirdiler, milleti sistemde tutabilmek için kurun yükselişini seyrediyorlar. 

Sistemi bilmem de, galiba bizim filmin adı “Kuryemez” olacak...

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/kuryemez-ve-kkma_564209

Kuyruklu Şeyler

 

Kuyruklu Şeyler

Ekmek kuyruğu, mevye-sebze tanzim satış kuyruğu, yağ kuyruğu, et kuyruğu, mazot kuyruğu...

Memlekette her şeyin kuyruklusunu görmeye alıştık, yalanlar da artık daha bir kuyruklu.  “Nass var” diyerek, enflasyonun sebebi olarak gördükleri faizi indirmek için politika faizini düşürdüler. Kuyruklarına basılmış gibi diğer bütün faizler fırladı, enflasyon başını aldı gidiyor. Ters yönde giden trene yanlışlıkla binen yolcunun, hatayı telafi etmek için trenin arkasına doğru yürümesi gibi.

Sonra, "faiz konusunda dayatmaları etkisiz hâle getirdik, faizi düşürdük, enflasyonu da düşüreceğiz" diyerek faizi sabit tuttular. Yüksek ve düşük faiz için ayrı nasslar mı var? Yüksek faiz haram da, düşük olanı helâl mi?

Türk Lirası’na değer kazandırdık dediler, milli paramızı kullanalım dediler... Açtıkları ihalelerde bedeller dolarla-euro’yla hesaplanıyor, kullanım bedelleri yine dövizle belirleniyor, geçiş garantileri dolar ve euro üzerinden ödeniyor. Yurtiçi borçlar bile dövizle alınıyor, TL mevduatlarına dolar kuru üzerinden kazanç getirisi garanti ediliyor, vatandaş da “liralaşmaya” davet ediliyor.

Sene başında eksi enflasyon göreceğimizi söylediler, sonuç; resmi rakamla yüzde 54 enflasyon çıktı. TL’ye, bir Feridun Düzağaç şarkısında geçtiği gibi "dipteyim, sondayım, enflasyondayım, yalvarırım Nebati, beni kurtar” dedirttiler. TL’nin görebileceği en dip noktaya ulaştığını söyledikten sonra, bakan Nebati’nin bir gece ansızın “af talebi”nin kabul edilebileceği konuşuluyor (AKP dili ve edebiyatında kovulmanın da, istifa etmenin de tek bir karşılığı vardır: “af talebi kabul edildi”)

Af talebi kabulü henüz açıklanmamış olmakla beraber, laf talebinin de kabul görmediği ve konuşmasına izin verilmediği söyleniyor. Doğruysa, bu durum kendisine nasıl tebliğ edildi acaba, “sen sus, hiçbir şey söyleme, sen sus da gözlerin konuşsun” mu dediler?

Oscar törenlerindeki tokat, Tokat Havalimanı açılışı, yap-işlet-devret modeli projelerde işletmeci şirketlere verilen akıl almaz garantiler ve kullanım ücretlerinin, vatandaşın cebinden verdiği vergileri tokatlaması aynı günlerde cereyan ederken, bir havuz medyası mensubunda şöyle bir kuyruklu haber çıktı: “Zillet ittifakının hedef aldığı devasa eserler adeta para basıyor: Dev projeler devlete gelir, millete konfor”

Bir başka havuzcu ise NATO’nun en önemli kuruluş gerekçesinin Türkiye’yi durdurmak olduğunu iddia etti. Ne kadar kuyruklu olursa o kadar inandırıcı olacağına inanmışlarsa demek...

Alacaklıları kendisini sıkıştırınca, bitmek bilmeyen bir namaza duran dolandırıcı gibi, verecek cevap bulamadıkları noktada din, ezan, minare, bayrak üzerinden hamasete başlıyorlar:

- Yiyecek ekmek bulamıyoruz...

- Bayraklar inmez!
- Abi, zamlar ne olacak, inecek mi?
- Ezanlar dinmez!
- E, zamlar?
- Yapamayacaksınız!
- Bakanım/vekilim/yetkili-etkilim, biz bir şey yapmıyoruz...
- Boyun eğdiremeyeceksiniz!

- Haydaa...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlere bazı tavsiyeler vermiş, "ülkemizi, imkânınız olursa dünyayı gezip görmek için şartlarınızı zorlayın" demiş. Başka ülkeleri gezmek gençlerimizin kahir ekseriyeti için gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayal, ülkemizi dolaşmak bile artık çok zor. Art arda gelen benzin-mazot zamlarından sonra otobüs biletleri neredeyse uçak bileti fiyatına çıkmış durumda. Kalacak yer bulamayan, üniversite tahsili için gerekli masrafı edemeyen öğrenciler okulu bırakıyor. Esnaf, öğrencilerin alış-veriş yapamadığını görünce içi boş dürüm satmaya başlamış; boş dürüm + ayran 10 TL! Bir Nisan şakası gibi doğalgaz ve elektrik zamları ile uyandık. İnternete de % 67 zam yapılacaktı, alicenaplık örneği olarak iki ay sonrasına ertelenmiş. Havuz personeline bir iyilikte bulunayım, internet zamları için kuyruklu ifade bulmalarına yardımcı olayım, şöyle yazabilirler:

"Dünyanın en ucuz internetini kullanıyoruz"
"Aracıların fırsatçılığı: Çiplikten çıkışta fiyatı 1 lira çıkan internet, bilgisayarımıza gelince 70 lira!"
"İnternet stokçuluğu yaptığı tespit edilen operatörlere ceza yağacak!"

Daha manda yoğurdu, kestane balı, Medine hurması hesabı yapamadan gezme tavsiyesi çıktı, Allah gençlerin yardımcısı olsun. Tavsiyeler  sadece gençlere yapılmıyor. Çiftçilerimize de bol bol ekin diyorlar, slogandan başka bir şey vermiyorlar. Tohum, elektrik, mazot, gübre masrafı ne olacak? Bu gidişle çiftçimiz “sloğan” ekip, “platates” eşliğinde pazarda satacak! 

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/kuyruklu-seyler_561494

Yeterodoks Ekonomi

 

Yeterodoks Ekonomi
Sefer Selvi karikatürü

Büyüleyen gözleriyle, ı$ıl ı$ıl, ye$il ye$il bakan ve partisine sevdalanmış yüreklere damla damla akan Nebati bakan, karanfiller gibi renkli, bülbüller gibi ahenkli, neş’eli, sevinçli, zevkli bir şekilde nağme nağme şakıyorken, bir anda söylem değiştirdi.

Önceleri, kahvehanede konuşan dayıların kullandığı dilden çok farklı olmayan sözler sarf ediyordu, kendisine rakam ve veri sorulunca gözlerindeki ışıltıyla cevap vermeye çalışıyordu. Doları nasıl indirdiklerini anlatırken kıpır kıpır olduğundan bahsediyordu.

İş dünyası ve para çevrelerini etkilemek, “bu işten anlıyorum” demek için olsa gerek, tam olarak şöyle dedi: “Biz, ortodoks politikaları bir tarafa koyduk. Artık heterodoks politikalar var. Bunu yaparken de eklektik olmayı, ülkenin gerçeklerine, iç dinamiklerine uygun bir şekilde maliye ve para politikalarını da birlikte yürüterek, bütçe disiplininden taviz vermemek koşuluyla yolumuza devam edeceğiz.”

Politikaları ne kadar heterodoks olur bilmiyorum ama ekonomi yönetiminde bazı paradokslara imza attıkları kesin. Faize karşı olduklarını söyleyip Merkez Bankası’nın politika faizlerini düşürdüler ama hazinenin borçlanma faizi, bankaların mevduat faizleri, konut-taşıt-ihtiyaç kredilerinin faizleri, kısaca diğer bütün faizler yükseldi.

Halk, millet, fakir edebiyatı yaptılar, milletten topladıkları parayla doldurdukları kesenin ağzını bankalara, bankada parasını faize yatıranlara açtılar. Faizlerin kur farkını hazine ödeyecekmiş, eli bol, nasıl olsa buna fetva verecek cübbeli bol...

“Yüksek kur iyidir, ihracatımız artar, döviz girişi olur” dediler, “biz bilerek yükseltiyoruz, bundan sonra böyle, Çin gibi olacağız” dediler. Afrika paraları dahil bütün para birimleri karşısında TL değer kaybetti. Dengesiz ve öngörülemez şekilde seyreden kurlar, fiyatların da anlık değişimine sebep olur. Böyle durumlarda insanlar, fiyatı daha da yükselmeden, alabiliyorsa ihtiyaçtan fazlasını almaya çalışır. Satıcılar da maliyetlerin ani yükselmesi ile baş edebilmek için satmakta acele etmez. Bu da mal ve hizmet piyasası için kaos demektir.

Market-pazar fiyatları alıp başını gidince, kerameti kendinden menkul bir mevduat (faiz deyince kızıyorlar) sistemi getirerek ateşi söndürmeye çalıştılar. Bankaların, piyasaların ve döviz bürolarının kapalı olduğu saatlerde “biz bir şey yapmadık, vatandaş rekor seviyede döviz bozdu” dediler. Halbuki, o günlerde, vatandaşların döviz hesaplarındaki varlıkların arttığı ve merkez rezervlerinin mum gibi eridiği, Merkez Bankası ve BDDK verileriyle ortaya çıktı.

“Faiz sebeptir, enflasyon sonuçtur” dediler, aylar önce faizi düşürdükleri halde kendilerinin ölçtükleri enflasyon bile günden güne artıyor. Üretici fiyat endeksi %90 artarken, bu artış tüketici fiyatlarına %36 yansıyormuş. Yıllardır açıklanan rakamlar bu minvalde. ÜFE, TÜFE’nin en az iki katı! Hadi, bir ay için doğru olduğunu farz edelim. Normalde üretici, ayakta kalabilmek için maliyet farkını fiyata tatbik eder ve muhakkak bir sonraki ay tüketici fiyatları katmerlenerek artar.

Don Kişot gibi zincir marketlere savaş açtılar, fırsatçılıkla ve fahiş fiyat uygulamakla suçladılar. Marketlerin hepsi birden fahiş fiyatlarla satış yapıyorsa, resmi enflasyon nasıl böyle güdük kalmayı başarıyor? Enflasyon böyle düşükse fiyatların fahiş olduğuna nasıl kanaat getirildi?

Dolar, 9’dan 18’e fırladığında sade vatandaşın dolarla ne işi olur diyenler, 18’den 13’e inmesinin zaferini kutluyor. Benzin, mazot, doğalgaz, elektrik gibi bütün üretim taşıma depolama maliyetlerini logaritmik olarak artıran maliyetler zamlandı ama “dolar indi, bütün market fiyatları da inmeli” diyorlar. “Son zamlarla yaptıklarıma bakma ne olursun, benim AKlım başımda değil” şarkısını söylüyorlar adeta. Sadece akaryakıta, 2021 yılı içerisinde 46 defa zam gelmiş. Biliyorsunuz, ülkemizde ham petrol var ama şimdilik “çıkarttırtmıyorlar”. Güzel ülkemiz ham petrolden kazanamıyorsa “zam petrol”den kazanır, evvelallah...

Esnafı stokçulukla suçlayanlara sormak lazım; otoban, köprü, yol, hastane ve bilumum KÖİ projesinde 20-25 yıllık geçiş-kullanım garantisi stoklayanlar ceza alacak mı? Beş yıllık kullanım hakkı olduğu halde, kıyıların bedava devredildiği, limanları 49 yıllığına işletme hakkı verilen yabancılar stok yapmış olmuyor mu?

“Her evin önünde 2-3 araba var, kapıcılar bile araba sahibi oldu” dediler. Bugün ise "benzin, motorlu taşıtlar vergisi, köprü, otoyol, emlak vergisi, pasaport harcına yapılan zamların, dar gelirli vatandaşın değil, bir avuç zenginin sorunu olduğunu" söylüyorlar. Dar gelirlinin arabası yok ki vergisini versin diyorlar. Haliyle, köprüden ve otoyol parasından da etkilenmiyormuş. Yurtdışına çıkabiliyor mu ki pasaport harcı zamlarına muhatap olsunmuş. O zaman “zamlar kimin için çalıyor?” Zamların muhatabı olan kişi sayısı çok az ise milletin büyük kısmı fakir demek istiyorsunuz. Yok, zengin sayısı fazla ise ve bu zamlar o zenginleri etkiliyorsa halkın büyük kısmı etkileniyor.

Sabit gelirlilerin yarısından fazlası asgari ücretle maaş alabiliyor, işsizlik had safhada, arabası olmasa bile aldığı ekmeğin bile fiyatı MTV’den, otoyol ücretinden etkileniyor. Vatandaş, geçmediği köprünün, kullanmadığı otoyolun, gitmediği hastanenin ve uçmadığı havalimanının kullanım ücretlerini ödüyor. Bırak yurt dışına çıkmayı, yaz tatillerinde memleketine gitmeye parayı zor bulanlar var.

Heterodoks falan dinlemez, millet bu paradoksları gördükçe “yeterodoks” kartını çıkarıp gösterir... 

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/yeterodoks-ekonomi_556450 

İnsider Tradingonun Ahırı

 


Merkez Bankası’nın politika faizi indirimi sonrası döviz kurları hızla yükselmeye başladı. Ekonomimizi yöneten zevatın açıklamalarından anladığımız, bunu iyi bir şey olduğuydu. Çin modeli bir ekonomiye geçmiştik, yüksek kur ve düşük faiz ekonomik büyümemizin lokomotifi olacaktı. 19 senedir bu programa hazırlanıyorlardı ve her şey kontrol altındaydı. İhracatçı bayram edecekti.

Dolar 10 lira seviyelerini geçtikten sonra iyice hızlanarak rekorlar kırmıştı. İğneden ipliğe her gün her şeye usul usul zamlar yağıyordu ama 6 ay dişimizi sıkmamız gerekiyordu, meyvelerini o zaman toplayacaktık. Çinliler mi arayıp “Allah aşkına bizi bulaştırmayın” dedi bilmiyoruz ama Çin modeli isminin ömrü bir hafta kadar oldu. Yeni Ekonomi Modeli (YEM) telaffuza başlandı ve Merkez Bankamız yükselen dolara müdahalelerde bulundu.

Birileri doların iyice yükselmesini istiyordu ki, “Katar’la swap anlaşmasında dolar 22 TL alındı”, “dolar 20 liraya koşuyor” gibi söylentiler yayıldı. Cumhurbaşkanı, her bulduğu sınırsız konuşma fırsatlarında durmadan nass’dan bahsetti, faize karşı olduğunu dile getirdi. Bu arada, bankaların vatandaşlara verdiği kredilerin faizleri ve hazinenin bankalardan aldığı borçların faizi düşmek bir yana yükselmeye devam etti.

Doların 18 lirayı gördüğü günün gecesinde açıklanan bir mevduat sistemi ile birlikte ciddi bir düşüş başladı. Parasını TL faizli hesaplarda tutanlara vade sonunda, faiz kur getirisinin altında kalırsa kur getirisi kadar kazanç garantisi vaat ediliyordu. Gece vakti, piyasalar ve döviz büroları kapalıyken vatandaş, nasıl olduysa, dolar satıyordu (öyle dediler, benim ifadem değil). Hem de ayrıntılarını bilmediği bir faiz paketinin büyüsüne kapılarak! Üstelik, müteakip 4 günde de her gün farklı bir açıklama yapılacak, MB ile Hazine ve Maliye Bakanlığı açıklamaları birbiri ile çelişecek, durmadan güncelleme gelecekti.

Faize karşı olmasını dini sebeplere bağlayanlar ve ilgili ilgisiz her konuda yerli milli nutukları atanlar, insanları faizli hesaplarda para tutmaya çağırıyor ve nemalarını dolar kuruna endeksliyor, fakir edebiyatı yapanlar, parası olup bankaya yatırabilenlere kazanç garantisini hazineden yani halkın parasından ödemeyi taahhüt ediyor, ne ironi ama... Bu fark ödemeleri fakr artıracak. Ne diyorlarsa tam tersini yapıyorlar! Aklıma hemen bir ayet geldi: “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?”(Saff Suresi, 2. Ayet) Nass’ı dilinden düşürmeyenlerin kulakları çınlasın...

18 liraya çıkmış olan dolar kurunu adeta “Kur deşen Jack” edasıyla, şak diye bir gecede indirenler kahraman ilan edildi, yurdun çeşitli yerlerinde halay çekilerek ve kasap satırıyla dolar kıyması çekilerek kutlandı. 7 gün önce, rekabetçi görülen kur da alkışlanmıştı. Kur deşme kabiliyeti, acaba neden dolar 12 lira seviyelerinde iken kullanılıp da 5 liraya düşürülmedi, hiç bilmiyorum.

Sosyal medyada dolaşan ve kim tarafından yazıldığını bilemediğim, bir Bulgar’a dair ve “gara gara” düşündüren bir soru var: “20 Aralık günü, cebindeki 1000 dolarla Edirne’den giriş yapan Bulgar, parasını 18 TL üzerinden çevirmiş, gün boyu 6000 lira ile yiyip içmiş ve gece vakti 12 liraya inen kur üzerinden yine 1000 dolar satın alıp evine gitmiştir. Bulgar’ın yiyip içtiğinin parasını kim ödemiştir?”

Sorunun Bulgar için hazırlandığına bakmayın, dolar 6-7 lira seviyelerinde iken dolarları toplayıp, 18’e çıkınca satan kişiler de aynı şekilde kazanç elde etmişlerdir. Bakan Nebati şöyle dedi: “15 liradan, 16 liradan, 17 liradan dolar alanlar büyük finansörler değil. Büyük finansörler, bu işin bir şekilde döneceğini bilir. Ama çarpılan kim oldu? Küçük yatırımcılar. Şimdi kara kara düşünüyorlar”

Demek ki kim ödemiş, küçük yatırımcılar! Çoğunluğu faizden uzak duran ve parasının değerini korumak için altın/dolar alan yurdum vatandaşları. Büyük finansörler nereden biliyormuş acaba “bu işin bir şekilde döneceğini”, kim söylemiş, merak ettik.

Vikipedi’de “Sermaye piyasası araçlarının değerini etkileyebilecek, henüz kamuya açıklanmamış bilgileri şahsa veya üçüncü şahıslara menfaat sağlamak amacıyla kullanarak sermaye piyasasında işlem yapanlar arasında fırsat eşitliğini bozacak şekilde haksız yarar sağlamak veya bir zararı bertaraf etmek” diye tarif edilen “insider trading” denen bir kavram var. İnsider trading’in hedefine ulaşabilmesi için küçük ve acemi yatırımcıların çarpılması gerekir.

Doları 6-7 lira aralığında tutmak için yakıldığı söylenen 128 milyar dolar tam olarak kimlere ve nasıl satılmış acaba? 18 liradan yüklü dolar bozduranlar, içerden bilgi alarak mı yaptılar? Böyle bir durum varsa, insider trading kavramı hafif gelir, memleket insider tradingo’nun ahırına dönmüş demektir!

Bu arada, faizlere destek paketinin açıklandığının ertesi günü ve bir gün sonrasında Merkez Bankası rezervlerinin 7 milyar dolar eridiği söyleniyor. Doları baskılamak için halka açık yollardan değil, arka kapı tabir edilen kamu bankaları vasıtasıyla satışlar yapmışlar.

Merkez Bankası ile ilgili sorulara Bakan Nebati “Farklı enstrümanları kullanmamızın sebebi, insanları gıdıklamak. Alışkanlık var, paramı kasada tutayım. Ya da dövize çevireyim” şeklinde cevap vermiş. Gıdıklanan küçük yatırımcılar panik halinde, dolar daha da düşmeden, zararına da olsa satayım derdine düşmüş. Büyük finansörler için alım fırsatının doğması anlamına gelir bir de...

Mevduatta yeni sistemle ilgili rakamların kendisine sorulduğu bakan, “gözlerime bakın, ne görüyorsunuz?” sorusuyla karşılık verdi. Ben olsam, şöyle cevap verirdim:

“Dolarlı gözler hülyalı
Bakışların çok manalı
Rezerv yakıcı o kurlar
Meğer ezelden ayarlı”

Ekonomi güven işi dedi, gözlerdeki ışıltıya bakın dedi... Vatandaşın cevabı yine sanat müziğinden geliyor: “Ne gözlerin yeşili, ne saçların sarısı, gitti rezervlerin yarısı, çekilmez oldu ömür!”

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/insider-tradingonun-ahiri_555583



Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: