Bu Blogda Ara

Arşiv

seçim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
seçim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Tech Aday

 

Tech Aday
Tech Aday

Geçenlerde bir arkadaşımız şöyle dedi: “Cumhurbaşkanımız olmasa hanımlarımız bile bize oy vermezdi.”

Bu sözden iki mana çıkar; ilki “Cumhurbaşkanımız olmasa biz oy verilecek insanlar değiliz”, ikincisi ise “Biz ne kadar iyi olursak olalım, Cumhurbaşkanımız olmasa, hanımlarımız bize ihanet edecek.”

İkincisi çok riskli bir cümle. Hanımlar taifesinden aşırı tepki görme ihtimali var. Nemelazım, seçim arifesinde hanımları durduk yere küstürmenin anlamı yok. Hiç söylenmemiş kabul ediniz. Demek ki ilkini kabul edeceğiz. Herhangi bir konuda, Reis-i Cumhurumuz bir fikir beyan etmediyse konuşmak bizim haddimize değil. Zaten biz kimiz ki ondan öne çıkacağız? O sözünü söyledikten sonra, onun sözünün üzerine yeni bir şey söylemenin de anlamı yok. Bunun haricinde, Reisimizle çelişmemek ve ondan rol çalmamak şartıyla istediğimizi söylemekte hürüz.

Hürüz dediysek, kırmızı çizgilerimiz var tabii. Din, dil, vatan, millet, ahlak, namus, beka, bağımsızlık, vatanın bölünmezliği, bayrak, ezan, Kur’an, sünnet... O kadar çok ki, ismimiz gibi ak bir kağıda her biri için bir kırmızı çizgi çizsek, kırmızı kart çıkar ortaya. 

Onu da muhalefete sallayıp oyun dışına atıyoruz. Kırmızı kartı yiyen muhalefet konuşamıyor, konuşsa sesi çıkmıyor.

Reis’in kimseye ihtiyacı yok, çok şükür. Hele ki başkanlık sistemine geçtik, işler çok hızlandı. Buyruklar çıkıp jet hızıyla bize ulaşıyor, biz de harfiyyen uyguluyoruz. Talimat gelmeden hiçbir iş yapmıyoruz. İlçe mitinglerine de Reis’imizi çağırıyoruz, sağ olsun geliyor. İlçe, il, büyükşehir fark etmez, sokaklarda her bir belediye başkanı adayımızın resminin yanında muhakkak onun da resmi durur.

“İyi de, siz ne işe yarıyorsunuz?” dediniz galiba... İnanın, biz de böyle düşündük. Sıkı durun, her yerde tek aday göstermeye karar verdik! Yanlış okumadınız, mahalli idareci seçilecek her noktada tek bir adayımız var. Adına “Tech aday” dediğimiz, gelişmiş dil modeli kullanan bir yapay zekâ bizim adayımız olacak. Evet, hep dediğimiz gibi, bu memlekete bir yapay zekâ lazımsa onu da bir getiririz!

Reisimizin çizdiği çerçeveden çıkmayacak ve gerekli olursa onun sözlerini farklı kelimelerle yeniden üretip halka hitap edecek. Eskiden, partili arkadaşlarımız, genel başkanımızın sözlerini tevil etmek adına gaflar yapabiliyordu. Hafazanallah, kendi fikirlerini araya karıştıran ve muhaliflere malzeme çıkaran bu arkadaşlar yerine artık Tech Aday konuşacak.

Yapay zekâ dedim de, bizimkine “YAP-AK ZEK” desek yeridir. Sloganı da, “Siz konuşun, biz yapak!” olabilir. Malum, muhalefet genelde fikirler ve projeler ortaya atar, biz de yaparız.

Metin üreten bir aday bizim insanımızı kesmez haliyle. İnsansı robot denilen bir mekanizma içerisinde çalışacak. Hareket edecek, halkın karşısına çıkıp selamlayacak, açılış törenlerinde makas tutup kurdele kesecek. Konuşmalarının arasına, montajladığı görüntüleri de katarak anlatımını güçlendirecek. 

Yerli ve pilli Tech Aday’ımız, geniş kapasiteli pili sayesinde hiç yorulmayacak ve çalışmalarına ara vermesine gerek kalmayacak. Durmak yok, AK-Robasiye devam!

“Tech’ke” dediğimiz, merkezi olarak bütün Tech Aday’ların yönetildiği ana bilgisayardan verilerini alacağı için gündem dışına sapma veya yanlış bilgi verme gibi bir derdi olmayacak. 

İlk defa belediyelerde deneyeceğimiz bu sistem başarılı olursa, milletvekili seçimlerinde de kullanırız. Artık vekil değil Tech’il seçiyor olacağız... Ne dersiniz, güzel olmaz mı?

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/tech-aday_594008

UFO Arkası Yazıları

 

UFO Arkası Yazıları
İbrahim Özdabak Karikatürü

Hanımlar, beyler ve sevgili çocuklar!

Türkiye Yüzyılı başlıyor, çok yakında uçuşa geçiyoruz. Şimdi lütfen kemerlerinizi bağlayıp, koltuklarınızı dik konuma getiriniz, servis masalarınız kapalı ve güneşlikleriniz açık olsun. Uçuş sırasında kemerlerinizi biraz daha sıkmanızı isteyebiliriz, telaş etmeyi gerektirecek bir durum yoktur. Kabin basıncı düşerse veya kabinedeki birine baskı artarsa unutmayınız ki “Seçimi AK Parti kazandı, Cumhurbaşkanımız kazandı, bu kadar basit, hazmedin kardeşim!” Bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz.

Taş devrinden ülkeyi aldık, Karate-Kid filmindeki Bay Miyagi'nin "cilala-parlat" yöntemini kullanıp gelişerek uzay çağını yakaladık, hamdolsun. Ellerin altılı masası varsa, bizim de altılı NASA’mız var. Yerli ve milli UFO/SUFO imalatına yakında başlıyoruz, hepimize hayırlı ve uğurlu olsun. Yerli kelimesini duya duya sıkılmış olabilirsiniz, zararı yok. Artık “göklü ve köklü” tabirine alıştırın derim kendinizi, evet, müjdemi isterim; Edirne’den Kars’a Türkiye’nin her yerinde yaptığımız duble yollar gibi uzayda da Jüpiter’den Mars’a duble tüneller inşa edeceğiz.

UZAYKAR firması tarafından geliştirilen hava araçları, tamamen kendi üretimimiz olacak. Dış gezegen ve galaksilere de ihraç edeceğimiz UFO’lar ekonomimizi de canlandıracak. Marka ismi olarak UFOGG diye düşünüyoruz ama daha kesinleşmedi. Şimdilik sadece UFO diyelim. Deposuna su doldurulacak, su moleküleri Hidrojen ve Oksijen atomlarına ayrıştırılıp Hidrojeni yakmak suretiyle enerji elde edilecek. Her zaman yaptığımız şey; önce bölüyoruz, sonra bölünenlerin çarpışmasını keyifle seyrediyoruz.

Kısa bir süre içinde gündelik hayatımızın alelade bir nesnesi haline gelecek olan UFO’larla ilgili tamamlamamız gereken bir külliyat ihtiyacı hasıl olacaktır. Yarın bir gün, UFO kullanmaya başladığımızda, arkasına yazacak bir şeylerimiz olsun, havamızı atalım diye, acizâne, ilk aklımıza gelen yazıları dikkatlerinize sunuyoruz:

"Yaklaşma UFO'lursun, geçme pişman olursun"

"Galaksinin deliği kara, astronotun gönlü yara"

"Hey hey hey galaksi, bütün işlerim gitti aksi"

"Seni ben unutmak istemedim ki, uzay'an yollara neden inandın?"

“Parsek parsek eylemişler uzayı”

"UFO’luyum ezelden, gönlüm geçmez güzelden"

"UFO UFO içinde aman, uzayda bükülmüş zaman"

"Alırsan UFO'rd, olursun lord"

"İstedim vermediler, uzaylısın dediler"

“Aşk bir rokettir binmesini bilmeli, kara deliğe gelmeden inmesini bilmeli”

“Nova, süpernova, kuasar, bu işler boyunu aşar!”

“Bitmez uzayın asteroidi meteoru, Allah’ım sen bizi koru”

“Nebulayı görmeden sollama, evine acı haber yollama”

“Paralel evrene gidelim dedin de, hidrojenimiz mi yok dedik...”

“Uzay boşluğunda dolu hayat, seni sevende kabahat”

“Roket rampalarının ustasıyım, gözlerinin hastasıyım”

"Lazer atma ne olur, çalış senin de olur"

“Işının kime yabancı?”

"Rahmetli de ışınlardı"

“Çilemse çekerim, uzay-zamanı bükerim”

“Sen olay ufkunda kaybolan bir güneş, ben Samanyolu’ndan bir çilekeş”

“Miras değil alın teri, kolay bulmadık atmosferi”

"Uzayı bükene, derdi çekene sor"

“Kapılma ışık hızıma, sen de bükülürsün”

“Bükemediğin uzay-zamanı öpeceksin”

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/hanimlar-beyler-ve-sevgili-cocuklar_583158

 

Seçimtihan

 

Seçimtihan
İbrahim Özdabak Karikatürü

İki turlu türünü ilk defa tecrübe edeceğimiz seçimin ikinci turu bugün yapılıyor. Sonuçları itibarıya hayırlara vesile olmasını temenni ediyoruz.

Her seçim; bazen salt iyiyi, bazen sadece zarar vermeyeni ve bazen de kötüler arasındaki en az kötü olanı bulmaya çalıştığımız bir imtihandır. Bu imtihanda yapacağımız yanlış tercihin sonuçlarına en az beş yıl katlanmak zorunda kalacağız.

İmtihana katılan taraflar adil şartlar altında hazırlanmadı maalesef. Bir tarafta kurumları, memurları, topu tüfeği, adliyeyi, resmi ve neredeyse gayrıresmi bütün televizyon ve gazeteleri keyfince kullanan ve yönlendiren iktidar vardı. Açılış töreni ve resmi ziyaret gibi bahanelerle yaptıkları mitinglerine devlet memur ve işçilerini zorla götürdüler.

Valiler, kaymakamlar ve iktidar partisine mensup belediyeler, muhalefet mitinglerine uygun meydanlarda izin vermeyerek, afişleri astırmayarak, asılan afişleri indirerek engel olmaya çalıştı. Yalan ve iftiralarla dolu olan afişleri asanlara dokunulmadı, o afişin üzerine “yalan” yazan gençler gözaltına alındı. Devlet kurumu olan TRT, belgesel adı altında hükümet reklamı yapan görüntüler yayınladı.

Kendilerine oy vermeyenleri terörist olarak görenler, ülkenin bekasının tehlikeye girdiğini söyledi ama “Sizden önce beka tehlikesi yaşamıyorduk. Dediğiniz doğruysa, siz ne yaptınız da ülkeyi uçurumun kenarına getirdiniz?” sorusuna cevap vermedi. Montaj görüntülerle karalama yaptıklarını itiraf ettiler. Bazı imamlar ve cemaatler, açıktan hükümeti desteklediklerini ifade etti. Bir imam “28 Mayıs akşamı silahlarınızı ayarlayın, benim iki tane silahım ağzına kadar dolu” dedi, başka bir imam, ilde yapılacak miting için cemaati toplayıp getirmesini istediklerini anlattı. Cami avlusunda, muhalefeti kastederek söylenen “Diyanet’i kapatacaklar” yalanı ile muhalefet yuhalatıldı.

Madem seçim bir imtihandır dedik, sizin için hazırladığımız küçük “seçimtihan”ımızı cevaplayıp oy vermeye öyle gitmenizi rica ediyoruz:

Kuvvetle muhtemel Kuveytli olup, hiç gitmediği, dilini bilmediği, içinde yaşamadığı bir ülkenin vatandaşlığını alarak o ülkede yapılan seçim için oy kullanan millî(!) kitleye ne denir?

a- Kobay-ı milliye (Yeni bir şey deniyoruzdur...)

b- Küre-yi milliye (Küresel çapta bir milliyetçilik, işte ümmetin lideri!)

c- Kuveyt-i Milliye

 

Gerçek görüntüler olmadığı bilindiği halde, mitinglerde muhalefet partisini zayıf düşürmek için gösterilen "ama montaj, ama şu, ama bu" videolara ne denir?

a- Deep Fake

b- Deep'siz fake

c- Edepsiz fake

d- E’deep Ak Bayramı

 

İftira ve yalanlarla bezenmiş karalama propagandasına maruz kalan muhalefet ne yapmalıdır?

a- İddiaları ciddiye alıp cevap vermeye kalkışmamalı, kendini anlatamaz. İktidarın çekmeye çalıştığı mindere yaklaşması iktidara yarar.

b- Cevap vermezse iftiraları kabul etmiş sayılır, bu da iktidara yarar.

c- Ne yapsalar boş; iktidar, kendine yarayacak bir şey bulur.

 

Ekonomiyi en iyi anlatan şarkı hangisidir?

a- "Ekonomik kriz, yooo... "(“..yoo, yoo...” diye devam eden bir rap şarkısı)

b- “Sen iste her şey çok güzel olur

     Epistemolojik her türlü kopulur”

c- “Gözlerim ışıl ışıl, uyuturum mışıl mışıl...” (Muhayyer Kürdî makamında)

d- “Yolun sonu görünüyor”

 

Fabrikaları, işletmeleri, arsaları Katar’a sattık. Elde avuçta para kalmayınca ne yapacağız?

a- Azar azar, Katar bize bir çek yazar, böyle gelmiş, böyle gider o kadar...

b- Sadece Katar deme, Katar’ın da üstünde Kuveyt, altında BAE vardır...

c- Pazara Katar değil, mezara kadar gidecek gerçek çözümler bulmalıyız.

 

Hangisinin kazası olmaz?

a- Siham-ı kaza

b- Seçim

c- Namaz

***

Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar tarihte emsali görülmemiş seviyelere çıkarken, İslam’a hizmet için bu kusurların şimdilik görülmemesini istemek, bir bahçedeki çiçeklerin üstüne basarak yeni bir çiçek dikmeye çalıştığını iddia etmek gibidir. İşini beceremeyen, yerde çiğnenmemiş çiçek bırakmayan bu baçıvana bir “bahçıvan-minüt!” demenin zamanı gelmedi mi?

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/secimtihan_582816

İçimizdeki Müslümanlık

 

İçimizdeki Müslümanlık
Yiğit Özgür Karikatürü

Sonuçlarıyla, seçimden önceki beklentileri tepe taklak eden bir sandık gördük. Muktedirler farklı bir şekilde önde bitirecekleri bir seçim bekliyordu, olmadı. Muhalefet, ilk turda bitirebileceklerini umdu, gerçekleşmedi. Anket şirketleri, analistler ve gazeteciler tahminlerinde yanıldı.

Demek ki, patatesçiler, soğancılar, etçiler, sütçüler, marketçiler, giyim mağazaları, mobilyacılar, beyaz eşyacılar, kısaca üreten ve satan bütün esnafın, fiyatları yükseltirkenki esas maksadı iktidarı devirmek değilmiş, ekonomik kriz ve enflasyon sebebiyle pahalılık yaşıyormuşuz.

Oyları, genel beklentinin altında düşüş gösteren ve umut ettiklerinden fazlasını alanlar acaba ne yaptılar da oylarını yükselttiler veya düşürmediler?

Alanında yetkin, mevcut problemleri çözebilecek, ülkeyi vizyonuyla ileri noktalara taşıyabilecek kadroları mı var? Yok, genel başkanları hariç, seçim sonrası düzende kimin işbaşına geçeceği belli değil. O genel başkanlar da prompter olmadan konuşamayan, önceden ayarlanmış kitleler haricinde vatandaş ve gazeteciler karşısına çıkmayan kişiler. Gaflarından bahsetmiyoruz bile...

Mevcut kadrolarla geldiğimiz nokta belli: Suç örgütleri, uyuşturucu ve kara para trafiğinin merkezinde bulunuyoruz. Kara para ile mücadele kapsamında gri listeye girdik. Dış kredi risk primimiz rekorlar kırdı. Borçlarımız ve bütçe açıklarımız en üst seviyeye çıktı, rezervlerimiz tükendi.

Parti programları mı çok iyi hazırlanmıştı? Göründüğü kadarıyla bir değişiklik yok. Program olsa ne yazar? Bir dönem Avrupa Birliği’ne girme çabası vardı, şimdi hiç bahseden yok. Bir ara Şangay Beşlisi’ne girmek isediklerini söylediler ama ciddiye alınmadı galiba. Bir gün ABD ile uçak geliştirme programına yazılıp masraf ediyoruz, başka gün Çin’e yanaşmaya çalışıyoruz. Başka bir gün de Rusya’dan hava sistemleri alıyoruz. Sonuç ne oldu, F35 programından çıkarıldık, parasını peşin ödediğimiz uçakları alamıyoruz, parasını geri vermiyorlar. Eski teknoloji F-16 anlaşması için lütuf edip onay vermelerini bekliyoruz. Ruslardan alınan sistemler de depoda çürüyor. Kaybedilen paralar milyarlarca dolar, kaybedilen prestijin bedeli ise hesaplanamıyor.

Terör örgütleri ile pazarlık olmaz, görüşmeyiz dediler. Sonra “devlet görüştü emri biz verdik” ve akabinde “siyasi hayatımıza mal olsa da çözüm sürecini yürüteceğiz” sözleri uçuştu. Çözüm süreci ile ilgili tavsiyelere kulak tıkadılar, bir de baktık ki aniden masayı devirdiler. Oy getirmesi için İmralı mektubunu okuttular, kırmızı bültenle aranan kişiyi devlet televizyonuna çıkardılar. İstanbul Sözleşmesini hazırlayıp savunan da, yıllar sonra tek kalemde silen de aynı adamlar. U’lu dönüşlerle ilgili yazılarımızda daha fazla ayrıntı var, hepsini yeniden sayamayız.

Velhasıl, iç-dış her türlü politikada durum aynı; güven veren bir duruşları yok. Dost-düşman listeleri borsa gibi değişkenlik gösteriyor. Verdikleri ve yerine getirmedikleri sözlerin haddi yok. Pandemisinden depremine, maden kazasından sellere ve orman yangınına kadar hiçbir krizi doğru düzgün yönetemediler. Maskeleri milletin yüzüne ulaştıramayıp süreci ellerine yüzlerine bulaştırdılar, çadırları ve kanları parayla sattılar. Dere yatağına, fay kenarına inşaatlara göz yumup felaketlere davetiye çıkardılar.

Geleceğe dair vaatler hususunda tam bir “Kurtlar Vaadi-Pusu” filmi oynandı. Muhalefet çalışıp belli konulada elle tutulur vaatlerde bulunur bulunmaz, gün geçmeden o vaatlerle ilgili kararnameler yayınlandı. Taşeron işçilerle yönelik düzenlemeden 3600 ek göstergeye, ÖTV ile ilgili indirimlerden öğrencilerin KYK borç faizine, EYT’den emeklilerin bayram ikramiyesine ve işçi-memur maaş artışlarına kadar böyle oldu.

Devlet imkânlarını tepe tepe kullandılar, montaj videolarla halka yanlış bilgi verdiler, muhalefetin söylemediği sözleri broşürlere basıp dağıttılar, yalanlarını cami avlusunda yaptıkları “camiting”lerle süslediler.

Karneleri bozuk, güven telkin edecek kadroları yok, geleceğe dair ayakları yere basan projeleri bulunmuyor. Peki, nasıl hala oy alabiliyorlar, ortakları oyları yükseltebiliyor derseniz, rasyonel argümanlarla açıklanabilecek bir durum değil, tamamen duygusal. Kimi onları hayr-ı mahz olarak gördü, yaptıkları hiçbir şeyi sogulamadı. Kimi korkudan oy verdi, kimi de ehven-üş şer olarak değerlendirdi, hatalarını kabul etmekle beraber, başka seçenek görmedi.

İnsanımız dini ve dindarı sever. Kendi dindar olmasa bile dindara saygı duyar, güvenir. İçinde azıcık bile İslamiyet taşıyan kişiler dini vebali olan bir iş yapmaktan korkar. "İktidara muhalefet, eşittir dine muhalefet" denkleminde kötü tarafta bulunmak istemedi insanımız. Yıllar önce Yiğit Özgür’ün çizdiği bir karikatürü hatırlatalım. Vatandaşın birinin imamla olan diyalogu şöyle:

- Hocam, biz önümüzdeki kurban üç aile birleşip günaha girmek istiyoruz...
+ Lan hani koyuna giriyordunuz?..
- Ateist olduk biz...
+ Üç aile niye birleşiyosunuz ki?..
- Korkuyoruz Allah'tan...

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/icimizdeki-muslumanlik_582479

TAŞ Devri Bitsin Artık!

İbrahim Özdabak Karikatürü

 

14 Mayıs seçiminin sonucu tam olarak ne olur, şimdiden bilemeyiz. İnşallah süreç nizam çerçevesinde işler ve sükûnet içerisinde herkes çıkan sonuçları kabul eder. Sonuç nasıl olursa olsun, Türkiye’de bazı şeylerin eskisi gibi olamayacağını söylemek mümkün.

Biz de, en azından TAŞ devri biterse çağ atlarız diyoruz ve istiyoruz ki:

Fikr-i siyasisine muvafık herkesi melek, muhaliflerin tamamını ise şeytan kabul edip, fikren karşısında duramadığı kişileri taş yağmuruna tutma devri bitsin.

Ülkeyi bir ticaret anonim şirketi (T.A.Ş) olarak gören, ülkenin varlıklarını babasının malı gibi dağıtan, keyfi kararlar alıp yaptıklarının hesabını vermeyen “siyo”set anlayışı sona ersin. Yetki kullanımı denince sınır tanımayan ama sıra sorumluluk üstlenmeye gelince elini TAŞın altına sokmaktan imtina edenler artık sahneden çekilsin.

İhaleleri, makamları, maaşları yanDAŞ’a peşkeş çekme devri bitsin. Ülkenin bütün kaynaklarını betona ve TAŞ’a gömme hastalığı nihayet bulsun. Zat, Men(fa)at, Arsa ve (paraları) Hübbeleme putları devrilsin. Boyanıp cilalanan ve millete bir başarı hikayesi olarak satılan taşların devri bitsin. TAŞ atıp kolunu yormadan, ballı rakamlarla aldığı ihaleyi TAŞerona karın tokluğuna yaptırıp aradaki farkı cebe atma işine son verilsin.

TAŞ’ıma suyla ekonomiyi döndürme çalışmaları son bulsun. Bir borcu çok daha yüksek maliyetli başka bir borçla kapatma işinden vazgeçelim. Kaynaklarımız ve ihtiyaçlarımız ilmi bir perspektifle analiz edilsin, sanata, bilime ve teknolojiye yatırım yapılsın. TAŞınmaz mülklerden rant üretme yerine TAŞınabilir cihazlara yazılım geliştirme işlerine teşvik verilsin. Dünya ile rekabet edebilecek seviyede üretim başlasın, katma değeri yüksek ürünlerimizi dışarıya satalım. Jeopolitik mevkmiz değerlendirilsin, bölgenin TAŞıma ve lojistik üssü olalım.

Gramafonda çalınan eski TAŞ plaklar veya Long Play/Uzun Çalar’da oynatılan plastik plaklar gibi bozulup  aynı şarkıda takılı kalmayalım, Mevlana’nın dediği gibi:

“..Dünle beraber gitti cancağızım

Ne kadar söz varsa düne ait

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım...”

Kendi gibi düşünmeyen herkese saTAŞma, hakaret etme ve yetmeyince iftira atma devri kapansın. İnsanları kamplaştırarak bölme, kendisine oy vermeyenleri cehennem aTAŞı ile korkutma furyası sona ersin. Kutuplaşıp galeyana gelen kitlelerde heyecan fazla artarsa TAŞikardi riski artar, bizden söylemesi...

Emrindeki memur ve işçileri otobüslere bindirip zorla kendi mitingine TAŞıma işi sona ersin. Herkes, canının istediği etkinliğe katılabilsin, istemediğine de katılmayabilsin.

Nasrettin Hoca’nın fıkrasındaki gibi; enflasyon canavarını serbest bırakıp onu durdurabilecek taşları bağlayan, bindiği TOGG TAŞıtıyla giderken, ışıkta rastladığı lüks marka araba sahibi ile laflayan, arabasının beygir gücünü yarıştıran, buğdaylarla ve muhtelif nebatla konuştuğunu iddia eden, et fiyatları konusunda yaptığı tespitlerle akıllara durgunluk veren... Kısaca, atlara, etlere ve otlara fısıldayan, bunu yaparken gözleri ışıldayan kişilerin artık yurtTAŞlarla dalga geçmesinin önüne geçilsin. Heterodok-siyasal düşünce ve yöntemlerini alıp gitsinler...

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/tas-devri-bitsin-artik_582129

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: